Bu
çalışma Türk hukukundaki yaygın uygulamasına rağmen monografik anlamda çok az
işlenmiş bir konu olan “belgelerin üçüncü kişilere etkisi”ni konu almaktadır.
Belgeler
ve bu kapsamda senetler ilke olarak yalnızca belgeledikleri ya da
ispatladıkları vakıalardan lehine hak doğan ve aleyhine sorumluluk yüklenen
kimseler arasında hukuki bir değer taşır. Belgelenen hususların üçüncü kişilere
karşı ileri sürülmesi istisnai gibi görünmekle beraber uygulamada sık
karşılaşılan bir durumdur.
1927
yılında yürürlüğe giren 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nun 299 ve
300’üncü maddeleri ile senetlerin üçüncü kişilere etkisi açıkça düzenlenmişti.
Yasanın yürürlükte olduğu dönemde azımsanmayacak bir uygulama alanı da vardı.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda senet
kavramı yerine, bundan daha geniş bir içeriğe sahip olan belge kavramı getirilmiş
ve ilkeler -önceden olduğu gibi- senet çevresinde şekillendirilmiş ancak
senetlerin üçüncü kişilere etkisi hususu, önceki Yasa’dan farklı olarak,
düzenlenmemişti. Yasadaki bu boşluk kimilerince bir unutma sonucu olarak
görülmüş, kimileri tarafından da mantık kuralı niteliğindeki bu konunun
düzenlenmemiş olması bir eksiklik olarak kabul edilmemişti.
Daha
sonra 28.07.2020 gün ve 31199 sayılı Resmî Gazete ile yayımlanarak yürürlüğe
giren 7251 sayılı Yasa ile bu boşluk giderilmiştir. Çalışmanın güncel yanı
Yasanın değişmesinden sonra konunun ele alınmış olmasıdır.
Bu
konuyla ilk kez 1993-1996 yıllarında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsünde yüksek lisans yaptığım sırada hazırladığım bir seminer ödevi
nedeniyle karşılaşmıştım. Beni yıllar sonra
tekrar bu alanda çalışmaya iten şey hukuki işlemlerin sadece onun taraflarını
ilgilendirdiğine yönelik ilkenin istisnası gibi görünmesine rağmen uygulamada
sıkça karşılaştığımız bu durumu detaylı olarak incelemek ve bu bağlamda,
özellikle belgelerin üçüncü kişilere etkisinin somut bir örneğini teşkil eden
sıra cetveline itiraz davaları sonucunda verilen kararları temyizen incelemekle
görevli olan Yargıtay 19. ve 23. Hukuk Dairelerinde tetkik hakimi ve Ankara
Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinde üye olarak çalıştığım dönemde
edindiğim birikimi meslektaşlarımla paylaşmak arzusudur. Elbette çalışma sıra
cetveline itirazla sınırlı değildir. Belgelerin üçüncü kişilere karşı ileri
sürülebildiği birçok hal çalışmanın son kısmında Yargıtay kararlarıyla
desteklenmiş biçimde sunulmaktadır.
2019 yılının son aylarında başlayıp eseri yayıncıya
verdiğim 2022 yılı başlarında etkisini sürdüren covid-19 pandemisi herkesi
evine kapatınca benim için de bilimsel üretim olanağı doğdu. Elinizdeki eser bu
dönemin ürünüdür.
İlginçtir, bu her ne kadar bir “önsöz” olsa da
aslında kitabı tamamlayıp yayınevine ulaştırmadan az önce kaleme almaya
başladım. Bilgisayardaki eski kopyaları ayıkladım, kaynak olarak kullandığım ve
çalışma masamda sıradağlar gibi görünen kitapları kütüphanedeki yerlerine
koydum. Kenan Tunçomağ’ın Borçlar Hukuku kitabını İstanbul’da, Vefa’da derin
soluk almayı imkansız kılacak derecede küf kokan bir sahaftan aldığım geldi
aklıma. Hemen Vefa Lisesinin yanında… İnsan beyni akıl almaz biçimde anılar,
durumlar ve duygular arasında gidip gelme yeteneğine sahip. Vefa semti ve tabii
Lisesi akla güzel şeyler getiriyor. Önem verdiğim bir insani duygu “vefa”… Hukukçu zihnim “satmak” kavramına
odaklanırken insan tarafım “satmamak” gerektiğini söylüyor. Hele bir de
Beşiktaş’lı yanım işin içine girince vefa bambaşka şekilleniyor. İşte burada
vefa borcu duyduğum kimselerden söz etmek istiyorum.
Barkod : 9786258092189
Yayın Tarihi : 2022 Şubat
Kapak Türü : Karton Kapaklı
Kağıt Türü : Sarı Kitap Kağıdı
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 206
Ebat : 16x23,5
Takım :
Dili : Türkçe
Ekler :